Blog ()

Adi   Like  


Ribbon
Wine Route
Dionysos şarap yolu
0 Reviews

Rota Dionysos'un kutsal Kali Vrisi bölgesinde Allah rızası için insanlara bağcılığı öğrettiği yerde başlar.
Drama çevresinde şarapçıların seçenekleri çoktur.Falakro dağına çıkarken (Kokkinogia) bölgesi. Drama'nın güneydoğusunda (Mikrohori) bölgesi ve şarapları ve çipuroları ile ünlü tarihi (Adriani) kasabası . Etrafı üzüm bağları ile çevrili ziyaret edilebilir şarap imalathanelerinde üretim ve deneme bölümlerinde ağırlanabilir ve dünyaca ünlü şarapları deneyebilirsiniz. Şarap yolculuğuna Kavala bağlarında devam ediyoruz. Buradaki şarap imalathaneleri Eleftheron Orfanu Paggeonun güneybatısında aynı zamanda antik dıonisios tapınma alanıdır. Daha sonra Trakya bölgesine doğru ilerlerken Trakya Denizinde Avdira bölgesine ulaşıyoruz . Bu bölgedeki tepeli arazilerde antik çağlardan beri bağcılık yapılıyor. Rotamız Trakyanın göbeğinde devam ediyor. Rodop ilinde Maronia ve Omirosa göre şarabın anavatanı Odisseasın Kiklopası sarhoş ettiği İsmaros bölgesi . Şarap yolculuğumuz sahil kasabası Dedeağaçtan geçerek Fereye ve Sufliye doğru çıkıyoruz. Bugün yeni ekilmiş bağlar bu tarihi şarap geleneğinin devam ettirileceği ve yaşatılacağı demektir. Buralarda yunan türü olan roditis,asirtiko,agioritiko,malaguzia ve limnio ve uluslarası Sauvignon Blanc, Chardonnay, Cabernet Sauvignon, Merlot ve Syrah. Eşsiz kalitede çipuro ve rakı üreten imalathaneler de çoktur.


  {}
 Blog
Ribbon
Cultural Guide of Kavala
Kavala Kültür Rehberi
0 Reviews

Ege’nin kuzeyinde önemli bir liman şehri olan Kavala, tarihöncesi çağlardan beri yerleşim görmektedir. Neapolis (Yenişehir) olarak adlandırılan ilk kent muhtemelen hemen yakınında bulunan Taşoz Adası’nın bir kolonisiydi, Taşoz ise Kikladik Adalar’dan Paros’un bir kolonisi konumundaydı. Taşoz ile ilişkileri çalkantılı olan kentin uzun refah dönemleri de olmuştur. Peloponez Savaşı sırasında Atina’nın yanında yer alan kent, bir bağımsızlık göstergesi olarak kendi parasını basmıştır. Daha sonra bölgenin geri kalanı gibi Kavala da MakedonyalIların kontrolü altına girmiş ve Filipi’nin limanı olarak gelişmiştir. Şehrin önemi, Roma döneminde, Roma kolonilerinin yerleşmesi ve gerek deniz gerek karada bir kavşak özelliği olan Via Egnatia’nın kurulmasıyla birlikte artmıştır. Bu sebeple Aziz Paul, Hıristiyanlığı yaymak üzere Anadolu’dan Avrupa’ya yaptığı ilk yolculukta Kavala’da karaya çıkmıştır. Çok sayıda kilisenin inşa edilmesi de Hıristiyanlığın şehre damgasını vurmasını sağlamıştır. Kavala, göçler döneminde (7.- 9. yüzyıllar) iç bölgelerinin büyük bölümünün kontrolünü kaybedince kent, BizanslIların yönetimine geçmiş ancak Konstantinopolis ile Selanik arasında önemli bir liman olma özelliğini korumuştur. Kent, imparatorluk başkentinin verdiği mali kaynaklar ile tekrar inşa edilmiş ve Christoupolis (İsa’nın Kenti) adını almıştır. Normanlar tarafından yağmalanmasının ardından kısa bir süreliğine Haçlıların kontrolüne geçmiştir. 14. yüzyılın başlarındaki Bizans iç savaşları sırasında birçok savaşa sahne olmuştur; Katalan Bölüğü’nün saldırılarını önlemek için İmparator loannis Palaiologos tarafından uzun bir sur inşa edilmiştir. Çeşitli maceralar sonunda kent, 1390 yılında Osmanlı kontrolüne girmiş ve bazı kaynaklara göre yerle bir edilmiştir. 16. yüzyılın başlarına yani Sadrazam İbrahim Paşa tarafından yeniden inşa edilip, cami, han, imaret, hamam gibi standart bir Osmanlı şehir altyapısı ile donatılmasına kadar eskisine göre şaşaasız bir dönem geçirmiştir. 17. yüzyılın sonunda tütün ticaretinin büyümesine kadar ise Kavala sessiz bir bölgesel yönetim merkezi olma özelliğini korumuştur. Doğu’nun tütününün Batı pazarında yakaladığı başarı Kavala’yı bütün dünyadan tüccarların ilgisini çeken hareketli bir ticaret merkezine dönüştürmüştür. Nüfustaki büyük artış, 1860’ların ortasında kentin sınırlarının mevcut surların ötesine geçmesine neden olmuştur. Büyük ve çok sayıda depo binasına ek olarak işçiler ve girişimciler için yeni mahalleler inşa edilmiştir. 1913’te Yunanların gelmesinden önce, Birinci Balkan Savaşı sırasında 1912’de şehir kısa süreliğine Bulgarların eline geçmiştir. 1916-1918 yılları arasındaki Bulgar işgali sırasında yaşanan açlık nedeniyle şehir nüfusunun büyük bir kısmını kaybetmiştir. 1923’te Küçük Asya, Pontus (günümüzde Trabzon ve çevresi) ve Doğu Trakya’dan gelen çok sayıda Rum kente yerleşmiştir. 2. Dünya Savaşı’ndaki işgalin ardından Bulgaristan’a bırakılan şehirdeki Yahudi cemaati Treblinka’da yok edilmiştir. Savaş sonrasındaki dönemde şehir genişlemiş ve ekonomisi servis hizmetleri ağırlıklı bir hal almıştır.


  Kavala
 Blog
Ribbon
The bridges along the Xanthi  Stavroupolis -Echinos road Xanthi Region
Ksanthi-Stavroupoli-Ehino karayolu köprüleri - Ksanthi
0 Reviews

Ksanthi’nin göz çarpan ve kabartmalı dağlık yükseltisinin, beklenilmeyecek noktalara tırmanmış dağınık köyleriyle beraberliği, bölgede köprüleri vazgeçilmez kılmaktadır. Zamana karşı dayanıklılıklarıyla, mimari ve statik güçleriyle kendilerine hayran bırakan özenle inşa edilmiş köprülerdir. Ksanthi – Stavroupoli 1. km’sindeki köprü Stavroupoli’ye doğru kentin çıkışındadır; rahatlıkla görülür. Ksanthi – Sravroupoli 2. km’sindeki köprü eski köy yollarının yanındadır. Ksanthi – Sravroupoli 4. km’sindeki köprü (Abdülhamit Köprüsü) ise Abdülhamit döneminde inşa edilmiştir ve iki yanını İslamiyet’e ait semboller süslemektedir. Ksanthi – Sravroupoli 5. km’sindeki köprü 16. yüzyılda inşa edilmiştir ve Trakya’nın en eski taş köprülerinden biridir. Ksanthi – Sravroupoli - Ehino 6. km’sindeki köprü Pilima Beldesine inen küçük akarsuyun kavşağı üzerine yapılmıştır. Ksanthi – Sravroupoli - Ehino 7. km’sindeki köprü heybetiyle ziyaretçilerini etkiler. Pilima Beldesinin girişindeki küçük taş köprü, Pilima bölgesinin patikalarını birleştiren bir kavşak görevi görürdü. 8. km’deki köprü 1996 büyük selinde yıkılmıştır. Miki’ye yakın köprü ise tek kemerli, güzel bir köprüdür ve günümüzde kullanılmamaktadır. Glafkis Köprüsü, Glafkis karargâhına 1000 metre mesafededir ve balık kılçığı şekilleriyle süslenmiştir. 1996 seli kurbanı bir başka köprü daha yavaş yavaş yok olmaktadır ve Ehino’dan 1 km öncedir.


  İskeçe
 Blog
Ribbon
Route by car from Maroneia to Fanari Rhodope Region
Maronia'dan Fanari'ye arabayla - Rodopi
0 Reviews

Bu rotayı izlemek için en iyi mevsim ilkbahar ve sonbahardır. En iyi saat ise açık gökyüzündeki günbatımıdır. Maronia’dan 3 km Plataniti’ye doğru ilerleyince yol sahilden devam eder ve Alikon, Krioneri ve Profitis İlias beldelerini kapsayan Proskiniton Sahiline gelir. Trakya denizine paralel olarak devam eden yol kuzey yönüne doğru kıvrılıp İmero Limanından geçerek İmeros Beldesine doğru devam eder. Glifada tabelalarını takip ederek batı yönünü takip edin. Su arkından Liso Nehri’ni geçin ve İsmaridas Gölü’nün güneyinden devam edin; kanal köprüsünden sonra sağa sapınca balık çiftliği tesislerine yaklaşmış olursunuz. Asfalt yoldan sapın. 1 km sonra sola sapınca Molivoti’ye (2 km’si toprak yol olmak üzere toplam 6 km) ulaşırsınız; orada Elos ve Ptelea deniz göllerini göreceksiniz. Deniz göllerinin hemen yanında Antik Strimis harabeleri bulunmaktadır. Ana yola dönüp (6 km) sola sapınca Glifada Beldesine varırsınız; buradan dört yola çıkıp sağa saparsanız Porpi ve Komotini’ye gidebilirsiniz; düz giderseniz Mesi Köyü’ne ve sola saparsanız Mesi sahiline inersiniz. Mesi sahilinden başlayan 2 km uzunluğundaki bisiklet – yürüyüş yolu Karatza ve Thalasa deniz göllerinden geçer ve Arogi’ye ulaşır. Arogi ve Fanari, Kserolimni deniz gölüne paralel sahil şerididir. Mesi Sahili ve Arogi arasındaki kısmı motorlu araç girmediğinden büyük bir daire çizerek arabayla Mesi Sahili – Mesi – Arogi – Fanari güzergâhını takip edin. Bu rotada deniz göllerinin muhteşem kuşlarının, geleneksel balık çiftliklerinin ve olağanüstü sahillerin oluşturduğu eşsiz manzarayı izleme fırsatı bulursunuz. Fanari’de Trakya bölgesinin en iyi şekilde değerlendirilmiş ve turistik altyapıya sahip köyünü bulacaksınız: oteller, lokantalar, çarşılar, banka ATM’leri. Ulusal karayolunu takip ederek 20 dakika içinde 35 km yol kat ederek Komotini’ye varırsınız. (40 km 47 dakika).


  Gümülcine
 Blog
Ribbon
Route in the town of Drama-Drama
Route in the town of Drama-Drama
0 Reviews

Route ιn τhe town of Drama - Drama Start at the Archaeological Museum at 2 Patriarchou Dionysiou Street. It operates daily from 8:30 till 15:00. Closed on Monday. Entrance: 2 euro. Telephone: +3025210 31365 In the small, but well organized Archaeological Museum, the visitor will see interesting evidence of over 50,000 years of man’s presence in the region from the time when nomadic cattle farm- ers populated the Cave of Aggitis and the first Neolithic farmers and cattle breeders lived in the villages of Sitagra and Arkadiko, until the Inter-war Period. A replica of a Neolithic house made of wood, branches and mud, complete with an oven and household items, even bobbins, attracts the attention of young and old alike. A stage post sign from Macedonian times and a milestone from Egnatia Highway, which were found in Kalabaki, indicate the pres- ence of a signifi road network and the position of the area as a crossroads of trade routes. Time is measured by a sundial with etched hour indicators and the date, 1069. The latest fi in the museum is a Mammoth tusk which was found in 2005 in the Aggitis area. From the Museum, head toward the Municipal Garden, with wa- ter features, perennial plane trees and the Statue of Liberty in the east side of the garden, created by the sculptor Laz- aros Lameras and the architect I.N. Halepas. Turn left at Atha- nasiadis Street and you will fi Eleftsquare on your right. Agios Nikolaos church (formerly Eski Minaret), built in the 15th century, complete with a cu- pola, 9 domes and semi-circle arches, overlooks the square. In the NE corner of the square you can see the bust of Macedonian fiArmen Koubtsios, who was hanged there in 1907. From Eleft Square, go down G. Zervos Street and turn right into Armen Street. At the corner of Armen Street and Agamemnon Street, you will fi the Sardivan Mosque featuring frescoes on the portico and an illustration of a paradisaical town, which is presumed to represent Drama at the end of Ottoman Rule. Head towards Tria Street where you can see a Hellenistic tomb in the Macedonian style. Carry on towards Di- kastirion Square and admire the Ottoman fountain in front of the Law Courts on Themidos Street. From Themidos Street, continue onto K. Palaiologou Street where you can see the Arap Mosque at the junction of Megalou Alexandrou Street and L. Labrianidou Street. The Municipality of Drama plans to convert the minaret into an art gallery. On Megalou Alexandrou Street, go towards 19 May Street which was created when the Monastiraki Stream was fi in the 1960s and constitutes a signifi shopping street in the town. From 19 May Street, head towards EleftVenizelos Street. Going up this main road around which the town was built, you see the Byzantine Pammegiston Taxiarchon Church on your left The walls were made with the ‘opus incertum’ technique, and parts of the interior walls have survived, with some of their icons (Circle of Passions and the Archangels Michael and Gabriel), Ga- briel, dating back to the fi two decades of the 14th century. On the south side there is a crypt (ossuary). The church is thought to have been a burial chapel for Empress Ireni - Palaiologina. At the junction of Venizelos Street and Kountouriotou Street, is the his- toric Eleft cafe, a two storey neoclassical building, which was built by the Greek Community of Drama at the beginning of the 20th century. Today, there is a café on the ground fl and a cultural centre on the fi fl . The entrance is on Kountouriotou Street. To the right, a part of the eastern Byzantine wall can be discerned as well as the rear of the inns whose façade is on Venizelos Street. The Byzantine Walls of Drama, 850m in perimeter, date to the 10th century. In 1206 they were completely rebuilt by Boniface of Mont- ferrat. In the Taxiarches Church precinct (SE corner of the walls) there are visible traces of one of two known stairways. The town clock, which was removed in 1945, was on a tower on the crum- bling north side wall, accessible from 19 May Street. At 18 Kountouriotou Street, one can admire an excellent example of urban architecture; the tobacco agent Gian- noulils Dakos mansion built in 1926- 1927. Carry on till Agia Sophia Church, the oldest surviving church in the town. The 10th century church, which is approximately 2 metres below present ground level, consists of a transitional style basilica (octagonal dome) and peristyle and is of a similar structure to that of the walls. The pillared antechamber west of the church and the clock tower (former minaret) were added when the church was transformed into a mosque under Ottoman Rule. Originally dedicated to the Assumption, the church took its present name from refugees in 1922. Next to Agia Sophia is the Bouboura Mansion (1972), which, with its extravagant exterior relief decoration and a main entrance in the Art Nouveau style, unavoidably attracts attention. Return to E. Venizelos Street, where the “OLYMPIA” cinema, one of the oldest in Greece, can be found on the corner. Owned by the Israeli Community of Drama, it operated from the beginning of the 1920s. In 1940 it was named “Olympia”. It was bought by the Mu- nicipality of Drama and now serves as as a cultural centre. Every year, in September, fi from The Greek and International Short Films Festival are screened here for a week. A truncated aisled basilica with a pitched roof can be seen op- posite “OLYMPIA” - the old Metropolitan Church of Drama – built in 1834 on the site of an older church of 1721, which was prob- ably destroyed in the earthquake of 1829. There are remarkable icons from the mid 19th century on the ornate wooden iconostasis. Some bear the signatures of the artists Stergiou and Anthimou from Nevrokopi and the artist Iakovos Melenikiotis. The Ecclesiastic Museum is at the end of Venizelos Street on the right. The treasures on display mainly come from heirlooms brought by refugees from Asia Minor and Ponto between 1922- 1924. Particularly valuable are the icons of Theotoko Odigitria and Mr. Evlogoudos, which are among the oldest found to date. The Greek Schools of Drama are at the junction of Perdikka Street and Venizelos Street, built between 1907-1908 with a donation by the family of Macedonian Fighter Pavlos Melas and the support of Bishop Chrisostomos, National Martyr of Drama. Continuing your walk down Perdika Street, you fi yourself in front of Pabouka Mansion, an ex- ample of late 19th and early 20th century eclectic ar- chitecture. Its designer, Chr. Dimopoulos, was as- sistant to the Austrian architect, Konrad von Vilas. The incorporation of the building on this particular plot, shows Dimopoulos’ ability in architectural composition. An impressive large multi-storey tobacco warehouse, work of Konrad von Vilas, awaits you at 10, Perdikka Street. The façades indicate central European infland elements of Art Nouveau. Machinery has been preserved inside, as has the stairwell with its iron banister which leads to the fifl, where the offi used to be. The tobacco warehouse belongs to the Municipality of Drama and hosts some of the events during the Short Film Fes- tival every year. In Taxiarches Square, the Taxiarchia, or Tzimou mansion, was built in 1925 by Konrad von Vilas for the tobacco merchant Andreas Tzimou, an example of eclecticism with ele- ments of the Renaissance, Baroque and recent central European architecture. Vilas brought craftfrom Austria to build the mansion. From here, go down Perdikka Street once more, turn right into Elli Street, go along Kilkisi Street until you come to Agia Barbara church, patron saint of Drama. On the night of her name day celebration, children flsmall boats decorated with candles lit in her honour in the springs. You are in the area of the Agia Barbara springs, that earthly paradise of still and running water, which travelers have praised and locals worship. In the southern area of the Agia Bar- bara springs, stone built pre-industri- al establishments can be discerned: traditional watermills of the 19th cen- tury: The blower drive mechanism and grinding area with its millstones and the miller’s two storey house have been preserved at Zonke mill. Dimitropoulos watermill has survived almost intact behind Melina hall. Pantoulis watermill has been converted into a leisure centre. The Monument to Jewish Holocaust Martyrs stands next to the small outdoor theatre (where Giosef Faratzi’s tobacco warehouse used to be and where the Nazis locked up Jews in 1943, before moving them to Tremplinka) and behind the Visitors Information Centre, which used to be an old OSE pump station. On the north side of the park, the multi-story tobacco warehouse belonging to the Swiss-Jewish tobacco merchant, Erman Spirer, from 1925, (property of Manolis Ledaki today and presently being converted into a luxurious hotel) is witness to the golden age of the town, when tobacco workers swamped the tobacco shops and basmas scattered its heady aroma everywhere. Finish your walk with a meal at one of the small tavernas in the park. 


  Drama
 Blog