Kavala Kültür Rehberi

Blog
Blog 0 Unknown error type: [8] Undefined property: stdClass::$rewiewnum
Kavala

Ege’nin kuzeyinde önemli bir liman şehri olan Kavala, tarihöncesi çağlardan beri yerleşim görmektedir. Neapolis (Yenişehir) olarak adlandırılan ilk kent muhtemelen hemen yakınında bulunan Taşoz Adası’nın bir kolonisiydi, Taşoz ise Kikladik Adalar’dan Paros’un bir kolonisi konumundaydı. Taşoz ile ilişkileri çalkantılı olan kentin uzun refah dönemleri de olmuştur. Peloponez Savaşı sırasında Atina’nın yanında yer alan kent, bir bağımsızlık göstergesi olarak kendi parasını basmıştır. Daha sonra bölgenin geri kalanı gibi Kavala da MakedonyalIların kontrolü altına girmiş ve Filipi’nin limanı olarak gelişmiştir. Şehrin önemi, Roma döneminde, Roma kolonilerinin yerleşmesi ve gerek deniz gerek karada bir kavşak özelliği olan Via Egnatia’nın kurulmasıyla birlikte artmıştır. Bu sebeple Aziz Paul, Hıristiyanlığı yaymak üzere Anadolu’dan Avrupa’ya yaptığı ilk yolculukta Kavala’da karaya çıkmıştır. Çok sayıda kilisenin inşa edilmesi de Hıristiyanlığın şehre damgasını vurmasını sağlamıştır. Kavala, göçler döneminde (7.- 9. yüzyıllar) iç bölgelerinin büyük bölümünün kontrolünü kaybedince kent, BizanslIların yönetimine geçmiş ancak Konstantinopolis ile Selanik arasında önemli bir liman olma özelliğini korumuştur. Kent, imparatorluk başkentinin verdiği mali kaynaklar ile tekrar inşa edilmiş ve Christoupolis (İsa’nın Kenti) adını almıştır. Normanlar tarafından yağmalanmasının ardından kısa bir süreliğine Haçlıların kontrolüne geçmiştir. 14. yüzyılın başlarındaki Bizans iç savaşları sırasında birçok savaşa sahne olmuştur; Katalan Bölüğü’nün saldırılarını önlemek için İmparator loannis Palaiologos tarafından uzun bir sur inşa edilmiştir. Çeşitli maceralar sonunda kent, 1390 yılında Osmanlı kontrolüne girmiş ve bazı kaynaklara göre yerle bir edilmiştir. 16. yüzyılın başlarına yani Sadrazam İbrahim Paşa tarafından yeniden inşa edilip, cami, han, imaret, hamam gibi standart bir Osmanlı şehir altyapısı ile donatılmasına kadar eskisine göre şaşaasız bir dönem geçirmiştir. 17. yüzyılın sonunda tütün ticaretinin büyümesine kadar ise Kavala sessiz bir bölgesel yönetim merkezi olma özelliğini korumuştur. Doğu’nun tütününün Batı pazarında yakaladığı başarı Kavala’yı bütün dünyadan tüccarların ilgisini çeken hareketli bir ticaret merkezine dönüştürmüştür. Nüfustaki büyük artış, 1860’ların ortasında kentin sınırlarının mevcut surların ötesine geçmesine neden olmuştur. Büyük ve çok sayıda depo binasına ek olarak işçiler ve girişimciler için yeni mahalleler inşa edilmiştir. 1913’te Yunanların gelmesinden önce, Birinci Balkan Savaşı sırasında 1912’de şehir kısa süreliğine Bulgarların eline geçmiştir. 1916-1918 yılları arasındaki Bulgar işgali sırasında yaşanan açlık nedeniyle şehir nüfusunun büyük bir kısmını kaybetmiştir. 1923’te Küçük Asya, Pontus (günümüzde Trabzon ve çevresi) ve Doğu Trakya’dan gelen çok sayıda Rum kente yerleşmiştir. 2. Dünya Savaşı’ndaki işgalin ardından Bulgaristan’a bırakılan şehirdeki Yahudi cemaati Treblinka’da yok edilmiştir. Savaş sonrasındaki dönemde şehir genişlemiş ve ekonomisi servis hizmetleri ağırlıklı bir hal almıştır.